Multipl skleroz (MS)

Multipl skleroz nedir?

Multipl skleroz (MS) beyin ve omurilikte iltihabın izlendiği bir nörolojik hastalıktır. MS’de hastalığa neden olan yanlış çalışan bağışıklık sistemi hücreleri, beyin ve omurilikteki hücrelerin (nöronların) sinir kılıflarının hasar görmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda nöronlar işlevlerini doğru şekilde yerine getirememektedir.

MS atağı ne demektir?

MS hastalığında ataklar geçici nörolojik yakınmaları ifade etmektedir. Ataklar en az bir gün süren, genellikle de üç ay içinde tam veya tama yakın düzelen nörolojik yakınmalardan oluşmaktadır. MS genellikle tekrarlayan ataklarla seyretmekle birlikte, ataklı olmayan tipleri de bulunmaktadır.

Klinik izole sendrom (KİS) nedir?

Klinik izole sendrom beyin ve omurilikte mikropsuz iltihabi ilk atağa verilen isimdir. Hastalığın sinir sisteminde tuttuğu bölgeye göre şikayetler değişebilir ve bu sendrom aslında MS’in ilk atağı olabilir. Hastaların ileride MS geliştirme risklerinin olması nedeni ile düzenli aralıklarla takibi ve beyin MR’larının hastalarda yeni bir şikayet olmasa bile en azından yılda bir kez tekrarlanması gerekmektedir. Her klinik izole sendrom hastası “ileride MS olacak” diye düşünülmemelidir. Beyin MR’larında plaklar olan ve bel suyu incelemesinde oligoklonal bant pozitifliği olan klinik izole sendrom hastalarında risk daha yüksek olduğu için bu hastaların yakından takip edilmeleri gerekmektedir. Klinik izole sendromunun tedavisinde aynı MS’de olduğu gibi kısa süreli damardan kortizon tedavisi kullanılmaktadır.

MS kimlerde daha sıktır?

MS’in başlangıcı genç erişkin yıllardadır ve ilk atak en sık olarak 25-35 yaşları arasında ortaya çıkar. Hastalığın 15 yaşından önce ve 55 yaşından sonra ortaya çıkması oldukça nadirdir. MS kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sıktır. Son yapılan çalışmalar kadınlarda sıklığın daha da arttığına dair bulguların varlığını işaret etmektedir.

MS’in sıklığı artıyor mu?

Yapılan çalışmalarda son yıllarda MS’in sıklığının arttığını düşündüren sonuçlara ulaşılmıştır. Türkiye’de bu konuda bir bilgi olmamakla birlikte batı toplumlarında son 20 yılda hasta sayısının arttığını gösteren birçok bilimsel çalışma vardır. Örneğin Avustralya’da yapılan bir çalışmada 1960’ta MS her 100.000 kişide 20 sıklığında izlenirken, bu sayının 1990’da 100.000 kişide 60’a çıktığı görülmüştür. Benzer sonuçlara Kuzey Amerika, İtalya ve İran’da yapılan çalışmalarda da ulaşılmıştır. Bu artışın kaynağının da özellikle kadın hasta sayısındaki artıştan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

Bu artışın nedeni çok açık olmamakla birlikte, toplumda MS’in gerçek sıklığının artmasından çok, MS tanısı alan hastaların sıklığındaki artışının buna neden olma olasılığı yüksektir. Bir başka deyişle tanı için gerekli olan MR incelemelerinin daha kolay bir şekilde yapılabilmesi ve MS tanısının daha erken konulmasını sağlayan MS tanı kriterlerin kullanılmaya başlanması daha çok rol oynuyor olabilir.

MS’in belirtileri nelerdir?

MS sinsi bir şekilde başlayabilmektedir. Yakınmaların bazı hastalarda hafif olması ve tedavisiz şekilde kendiliğinden düzelebilmesi nedeni ile hastalığın tanısı gecikebilmektedir. MS’in ilk belirtileri sıklıkla aşağıdaki gibi olmaktadır:

•Tekrarlayan baş dönmeleri ve dengesizlik atakları
•Görme kaybı veya bulanık görme, göz siniri iltihabı (optik nevrit, üveit)
•Çift görme, peltek konuşma
•Vücudun bir yarısında veya her iki bacakta uyuşma veya güç kaybı veya uyuşma
•Yüzde şimşek çakar şekilde tekrarlayan ağrılar
•Boyun hareketleri ile ortaya çıkan, boyundan vücuda doğru yayılan geçici elektriklenme hissi (Lhermitte belirtisi)
•İdrar tutamama veya idrarı başlatamama

MS’in farklı tipleri mi var?

MS’in dört farklı tipi vardır. Bunlar ataklı yineliyici (RRMS), ataklı ilerleyici (RPMS), birincil ilerleyici (PPMS) ve ikincil ilerleyici (SPMS) olarak isimlendirilir.

Hastaların dörtte üçünde ataklar (relaps) ve düzelme dönemleri (remisyon) ile seyreden ataklı yineliyici tipi en sık izlenen MS alt tipidir. Buna kısaca RRMS adı verilir.

RRMS dışında MS’in ilerleyici tipleri de vardır. Bunlar da üç farklı tipte olmaktadır. Ataklı ilerleyici (relapsing progresif, RPMS), sonradan ilerleyici (sekonder progresif, SPMS) ve başlangıçtan beri ilerleyici (primer progresif, PPMS) tipleridir.

Ataklı ilerleyici tipindeki (RPMS) hastalarda ataklardan sonra tam bir düzelme olmaz ve değişik derecelerde sekel kalır. Her atak arkasında bir sekel bıraktığı için ilerleyen yıllarda hastalarda özürlülük birikimi olur.

Sonradan ilerleyici tipindeki (SPMS) hastalarda başlangıçta izlenen ataklar tamamen düzelmesine karşın, yıllar geçtikçe atak geçirmeden giderek kötüleşme döneminin (progresyon) olduğu izlenir.

Başlangıçtan beri ilerleyici tipinde (PPMS) ise hastalarda net bir atak olmaksızın yıllar içinde kötüleşme olur. Bu kötüleşme de genellikle yürümenin giderek bozulması şeklinde gerçekleşir.

“MS plağı” ne demektir?

MS hastalarının beyin veya omuriliklerinde “plak” ismi verilen, bu hastalığa özgün oluşumlar görülmektedir. Bu bölgeler hasar görmüş, kılıfları soyulmuş ve bazen de kayba uğramış nöronların olduğu bölgelerdir. Plaklar beyin ve omuriliğin herhangi bir yerinde olabilmekle birlikte bazı bölgeleri daha çok tutmaktadır. Plakların yerleşim yeri, MR’da kontrast (ilaç) tutup tutmadıkları ve miktarı hastalığın tanısında ve takibinde önemlidir.

MS’in tanısı nasıl konmaktadır?

Hastalığın tanısında kullanılan en önemli yöntem hastanın yakınmaları, muayenesi ve beyin veya omurilik MR’ıdır. Tanı için ayrıca beyin omurilik sıvısının (bel suyu) incelenmesi ve yardımcı laboratuvar yöntemleri de kullanılmaktadır. Tanının kesinleşmesi için MS’e benzer hastalıkların olmadığının gösterilmesi zorunludur. Bu laboratuvar testleri ile MS’e benzeyen hastalıklardan birinin olmadığı kanıtlandıktan sonra, hastaların en az 2 atağının olması, beyin MR’ında aynı anda aktif ve inaktif plakların olması veya tekrarlanan beyin MR’larında plak sayısının arttığının gösterilmesi gereklidir.

Niçin bende MS var?

Bunun tam olarak sebebini bilmiyoruz. Ancak yapılan çalışmalar bazı hastaların genetik yatkınlığının olduğunu göstermektedir. Hastalığın ortaya çıkışı ile ilgili olarak günümüzde kabul edilen bilimsel görüş, genetik olarak yatkın kişilerde bir takım çevresel faktörlerin eklenmesi ile hastalığın ortaya çıktığıdır. Genetik yatkınlık olsa da, hastalık sıklıkla ailesel değildir. Yani, anne ve baba çocuğuna hastalığı mutlak olarak geçirmezler, sadece hastalığa genetik olarak yatkın hale getirirler. Yakın aile bireylerinde MS’i olanların hasta olma olasılığı sadece %3’tür. Yani anne veya babası MS hastası olan bir birey % 97 olasılıkla MS olmaz. Buna karşın hastaların yaklaşık olarak %5’inin ailesinde bir veya bir kaç kişide MS olduğu görülmektedir. Bu durum hastalığın en azından bazı ailelerde genetik olarak kalıtıldığını düşündürmektedir.

MS hastasıyım takip etmem gereken özel bir diyet var mıdır?

Hayır yoktur. Bu konuda uyulması gereken tek kural her sağlıklı bireyin yapması gerekenlerle aynıdır. Bu da hayvansal yağdan uzak durmak, yeşil sebze, meyve ve beyaz et ağırlıklı proteinden ve vitaminlerden zengin bir diyettir. Ayrıca sigaradan uzak durup alkol alımını da azaltmak başka sağlık sorunlarının hastalığınızın üzerine eklenmesini ve hastalığınızın normal seyrinden daha da hızlı ilerlemesini engelleyecektir.

MS bulaşıcı mıdır?

Hayır. MS kesinlikle bulaşıcı değildir.

MS hastaları gebe kalabilir mi?

MS hastaları elbette gebe kalabilir. Birçok çalışmada hastaların gebelik boyunca 9 aylık dönemde atak geçirme ihtimalinin azaldığı ancak özellikle gebelik sonrası ilk 3 ayda ise atak geçirme ihtimalinin arttığı gösterilmiştir. Tüm bu süreç toplamda göz önüne alındığında gebelik ile ilgili olarak atak geçirme sıklığında belirgin bir artış olmamaktadır.

Gebelik süresince atak geçirme ihtimali ise özellikle gebelik öncesindeki 1 yılda atak geçiren ve gebelik öncesinde hastalıkları kontrol altında olmayan hastalarda daha yüksektir. Hastalığın kontrol altında olup olmadığı atak sayısı ve MR’da yeni lezyonların ortaya çıkıp çıkmadığı ile anlaşılabilmektedir. Bu nedenle MS ile uğraşan hekimler gebeliğe izin vermeden önce bu bir yıllık dönemi göz önüne almaktadırlar.

MS hastaları emzirebilirler mi?

MS hastalarının emzirmelerinde tıbbi bir engel bulunmamaktadır. Hatta emzirmenin atak geçirme riskini azalttığına dair bilimsel yayınlar bile vardır. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken en önemli nokta emzirmenin çok uzatılmadan doğum sonrasında tedaviye geri dönülmesi olmalıdır. Bu dönemde sıklıkla 6-12 ay arasında değişebilmektedir. İlaçların anne sütüne geçmesi nedeni ile MS tedavisi sırasında emzirme önerilmemektedir.

MS hastaları oruç tutabilir mi?

MS hastalarının oruç tutmalarına tıbbi bir engel bulunmamaktadır. Hastalar ilaç düzenlerini bozmadıkları sürece oruç tutabilirler. Aç kalmanın hastalık üzerinde olumsuz bir etkisinin olmadığına dair bilimsel kanıtlar da vardır. Bu konuda İran’da yapılan bir çalışmada 40 oruç tutan ve 40 oruç tutmayan, hafif özürlülüğe sahip MS hastasının ramazan sonrasındaki 6 aylık takiplerinde özürlülüklerinde bir değişikliğin olmadığı izlenmiştir. İleri düzeyde özürlülüğe sahip hastalarda ise özellikle günde 3 veya daha fazla ilaç kullanımının gerekli olması durumunda hastaların ilaçlarını aksatmaları söz konusu olabileceği için oruç tutmaları çok uygun olmayabilir.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar

Multipl skleroz hastaları için COVID-19 (Corona virus) aşısı hakkında öneriler

Multipl skleroz ile karışan hastalıklar

Multipl sklerozun tedavisi

Multipl skleroz için geliştirilmekte olan ilaçlar

Multipl skleroz ve aşı

Klinik izole sendrom (KİS)

Radyolojik izole sendrom (RİS)

Optik nevrit

Nöromiyelitis optika (NMO, Devic hastalığı)

Bel suyu alınması

Miyelit